Londra yollarında Türkiye'dekine hiç benzemeyen bir trafik var. Bu, sadece kendi kendine gidiyormuş gibi görünen direksyonu sağdaki arabalardan kaynaklanmıyor. Yollar ne kadar işlek olursa olsun korna sesi pek duyulan birşey değil Londra'da. E-5 in kenarında yaşayan ve hergün dolmuşçuların kornayla besteledikleri yeni makamlara aşina biri için buna alışmak biraz zaman alıyor taktir edersiniz ki.
Londra sakinleri ya da yetkileleri trafik ışıkları ya da dolmuşçuların korna/mors alfabesinden daha etkili bir yol bulmuşlar. Yolların dili olsa da konuşşa demişler ve yolu konuşturmanın yolunu bulmuşlar. Neden bahsettiğimi anlayabilmeniz için bir kaç resim koydum. Henüz tüm kuralları çözemedim -zaten normalde de araba kullanmadığım için bu işte pek iyi değilim.
Beni tanıyan herkesin bidiği gibi trafikte en sinir olduğum şey yaya haklarının araç haklarının geriside kalmasıdır. Burada insan verilen önem ve değeri kaldırımlardan ve yaya geçitlerinden bile anlaşılıyor. Resimden net olarak anlaşılıyor mu bilmiyorum ama kaldırımlar 10 cmden alçak olmasına rağmen kaldırım ve yolun kesiştiği yan yollarda yol yükseltilerek kaldırım hizasına getirilmiş. Bu şekilde yaya yol boyunca yürürken kaldırımlardan inip çıkmak zorunda kalmıyor, arabalar içinde yükselti ve yön uyarısı gördüğünüz gibi ok işaretleri ile yapılıyor.
Bu örneği bulmak için oldukça çok dolaşmam gerekti. Eğer kaldırımın yüksek olması gerekiyorsa yaptıkları uygulama basamaklama. Nüfusun giderek yaşlandığı bir ülkede bu tip şeylere sanırım biraz daha fazla dikkat ediliyor. Londra'da yaya olmak pek çok büyük şehirden farklı olarak oldukça kolay ve güzenli.Hatta sağınıza solunuza bakmadan yola çıksanız bile birinin size çarpma olasığılı yok denecek kadar az. Etrafta belirtmemesine rağmen daha önce belirttiğim gibi trafik hızı oldukça düşük ve sürücüler yayalar ve bisikletliler hakkında oldukça duyarlılar.
Bir gün benim güzel ülkemde de bu trafik standartlarına ulaşmayı umuyorum. Ne zaman olur, benim ömrüm yeter mi bilmiyorum ama yine de umuyorum.