Londra yine beyaz kıyafetlerini giydi. Bu sefer geçen senekinden çok daha şiddetli yağan kar 4. gününde herkese zorla kar tatili yaptırdı.
Kar yağdığı zaman hep Ankara'da geçen çocukluğum, Oğuz'la karlarda yuvarlana yuvarlana kar topu savaşı yaptığımız anlar geliyor. Normalde alışveriş ve sinema günümüz olan pazar yolların karlı olması nedeniyle ev saadeti gününe döndü bu hafta. Sıcacık çayımı içerken ayağımı uzatıp masum aşkların yaşandığı Kore dizilerini izlemek koşturmacalı bir haftanın sonunda pek iyi geldi.
Ama alışveriş yapmam şart. Soğuk havada tam ev kedisi olan Atakan'ı dürtüklemek suretiyle benimle beraber alışverişe sürükledim. Birinin aldıklarımı taşıması lazım değil mi ama? Normalde zaten bunun aslı görevi olduğunu bildiğinden hiç sesini çıkarmadan yola çıkar ama kara alışık olmadığından iki mırın kırın etti. Tabi karşısında karasal iklimin çemberinden geçmiş bir bünye olduğunu kendisine ifade ettikten sonra yola düştük.
Gidecegimiz mesafe fazla değil aslında, o sadece alışverişe gittiğimizi sanıyor oysa benim başka planlarım var.

Yıllar önce sömestir tatili için gittiği Zonguldak'ın karından çok farklı tabi ki buranın elekten geçirilmiş incecik karı. Yine yıllar önce sevgili Özy- Gülocan ve Duygu ile Bornovadaki evimizin balkonunda poşet poşet taşıdığımız karlarla yaptığım kardan kadın geleneğini bozmayarak ilk gördüğüm karda gurbette de olsam kardan kadınımı yaptım.

Yılların ustalığı ile katmanları üst üste koyup, taze kar harçıyla mıhladıktan sonra detaylara giriştim. Bu nokrata şekil vermek için istediğim bıçak elime ulaşmadığı için karate darbeleriyle şekil vermek zorunda kaldığım sevgili kardan kadını evliliğimizin 7. ayı şerefine Atakan'a ithaf ettim.
Biter bitmez yoldan geçen bir kadın remini çekmek istedi, elbette dedim. Ne de olsa kar yağışı böyle devam ederse sabaha obez olacak sevgili kardan kadınım :)
Umarım memlekettekiler de üşenmeyip benim gibi karın beyaz masumiyetinin keyfini çıkarıyorlardır.