Ey Meraklı Okuyucu,

HOŞGELDİN

7 Mayıs 2010 Cuma

Londra'da Yağmur ve Çiçekler


"Britain in bloom", tomurcuğa kesmiş Londra. Bu aralar sokaklarda hep bu ilan var, bir yarışma ilanı bu. Belediyeler kendi aralarında en yeşil ve çiçekli olanı seçmek için yarışıyorlar, çiçeklerin keyfini sürmek bana düşüyor. Gerçekten de Londra baharda bir başka güzel: tabi bahardan kasıt, güneşli güzel havalar kuşlar kelebekler falan değil. Burda yağmur bitmiyor, iki güneş açsa sonra üç gün niye eldivenleri kaldırdım diye söylendirecek kadar soğuk oluyor vs. Geçen gün üşenmeyip tek dişi kalmış makinemle biraz yağmurlu çiçek resmi çektim. Bu güzellikleri sevgili okuyucularımla paylaşmak isterim :)
Tek dişi kalmış makina nasıl oluyor derseniz şöyle ki:

Birgün makinayı kılıfından çıkarırken yere küçük bir parça düştü. Eğilip baktım çekmek için bastığımız yuvarlak düğmenin yuvarlak kısmı kaldırımda parladı. Aldım yerine taktım ama kırılmış, tutması. Niye kırıldı, ya da o kadar alakasız bir yer nasıl kırıldı hiç bilmiyorum. Bir kaç yere tamire götürdüm ama yapabilen çıkmadı. Şimdilik tarzan yöntemi ile küçük bir dal parçası ile kırılan yere bastırarak çekiyorum resimleri. Özellikle yağmurlu ve rüzgarlı günlerde makro çekim yapmak pek bir zor oluyor. Yine de bu zorlu koşullarda ve ilkel imkanlarla ortaya güzel kareler çıkabiliyor.Blue bells- Bir çeşit Sümbül ama kokmuyor bizimkisi gibi.


Güney Afrika'nin dogal bitki örtüsüne ait bir çiçek. Adını malesef hatırlamıyorum. British museum'un önüne geçicibir Afrika bahçesi kurmuşlar. Sırf onu gormek için gecen haftasonu tekrar muzzeyi gezdim. Louvre'dan sonra tabi çok küçük geldi bana. Zaten dünyanın dört tarafından çaldıkları taşları heykelleri yığmışlar, kendilerine ait birşey yok. Türkiye 'den kaçırdıkları Halikarnas Molazyumu ve bir tapınak daha tüm heybeti ile orada ziyaretçilerini bekliyor. Ama bu apayrı bir konu, çiçeklerin güzelliğini bozmasina izin vermeyeceğim :)


Kendi resmimi koymadigim için birkaç sitem aldım dağınık ve ıslak saçlarımla heykelimsi bir ağacın önünde çektirdiğim tek pozumu koydum buraya. Malesef resmi çeken kişi belli ki arkadaki ağacı benim kadar beğenmemiş. Oysa ki modern bir heykeli andırıyordu. Belki bir sonraki bloga koyarım onun tam boy resmini. 
Islak saç demişken (Konudan konuya atlama eğilimindeyim bugün neden bilmiyorum, umarım takip edebiliyorunuz.) iki gün önce düzgün uzasın diye saçlarımın ucundan azıcık kestirmek istedim ama buradaki kuaförler ucundan azıcık kavramına yabancı olmalılar ki civciv ettiler beni. son üç ayda milim milim uzattığım saçlar eski boyuna döndü. Israrla uzun saça geri dönememi isteyenleri hayal kırıklığına uğrattığım için çok üzgünüm. Şimdi tek tesellim buradaki nemli hava yüzünden saçların çabuk uzaması. Saç bitki değil uzamasının nemle ne alakası var diyenleri burada bir ay yaşamaya davet ediyorum. Bilimsel bir açıklama getiremeyeceğim ama fikri olanları dinlemek isterim.


PS: Aklıma gelmişken geçen blogumda bahsettiğim leylaklar açtılar. Hem de tek renk değil; beyaz, lila ve morcivert olmak üzere üç farklı tonca açtılar. Son söylediğim tonu bilmeyenlere çok koyu maviye kaçan mor olarak açıklayayım. Gerçekten gözalıcı görünüyorlar ve elbette kokusu da baş döndürücü. Kokulu çiçekleri sevdiğimi söylemiş miydim? (Evet sanırım söylemiştim)

İlk koyduğum resimdeki ağaç sanırsam bir çeşit yabani kiraz ağacı, Japonların sakurası olabileceğinden şüpheleniyorum. Top top pespembe cıvıl cıvıl bir ağaç bu adı her ne ise. Bence her bahçede bulunmalı!!! İkilimeler de pek bir yakıştı kendisine, neyse konuya dönersek bu narin ve neşeli ağacın küçük pembe yaprakları rüzgarla uçuşarak kaldırımları kar gibi kaplıyor. Bakınız aşagıdaki resim. Hollywood'un romantik komedilerine fon olabilecek görüntüler oluşuyor. Esas kız evinden çıkarken hafif bir rüzgar saçlarını dalgalandırıyor, o sırada oradan geçen esas oğlan onu ağır çekimde uçuşan pembe yaprakların arasında bir perki kızı gibi görüyor ve aşık oluyor vs. Senaryoyu yazadım ama henüz bu rolü oynama fırsatım olmadı. Mevsimi bitmeden bana esas kız olarak sıra gelir inşallah, figüranlık nereye kadar değil mi? 

2 yorum:

Adsız dedi ki...

çok azimlisin canım ben o fotograf makinasını çoktan atmıştım ama çok güzel çıkmışlar
daha çok resim çektir hatta
fotomontaj yapıp beni de ekleyebilirsin: )))
özce

Unknown dedi ki...

Sana haberim var: Hana Londraya geliyor, bende kalacak bir kaç gün. Sen de gelsen ne güzel olur, Budapeşte macerası Londra sokaklarında tekrarlardık!