Ey Meraklı Okuyucu,

HOŞGELDİN

5 Şubat 2012 Pazar

Çin'de günlük yaşam ve trafik

Gecikmeli olarak Çin izlenimlerime devam ediyorum. Bir önceki yazımda yeme kültürü üzerinde durmuştum bu sefer biraz mimari ve yaşam alışkanlıklarından bahsedeceğim.
Çin’de hayal ettiğim tarihi ve kültürel dokuyu günlük yaşamın içinde bulamadım. Sanırım bu fazlasıyla romantik bir düşünceydi. Aynı bizdeki gibi tarih şehrin belli kısımlarına sıkışmış durumda. Bu alanlarda turistler mutlu olsun diye bazı satıcılar geleneksel kıyafetleri giyiyorlar ama geleneksel kıyafet olayı bununla sınırlı. Londra gibi bir açık hava müzesi olan şehirden sonra Çin’e gidince İstanbul gerçeğine geri dönmüş gibi oldum.

Bir çok tarihi yer gezdim hepsi çok güzeldi, mimari, bahçe düzenlemeleri vs lakin bunlar aynı bizdeki gibi betonlaşmayla kaybolmaya yüz tutmuş durumda. Kişiliksiz beton binalar, üç beş metre çamurlu bahçe bir iki ağaç… Bazen her şey o kadar tanıdık geldi ki Çinli arkadaşlarım hiçbir şeye şaşırmamama şaşırdılar.

 Örneğin tuvaleti sorunsuz kullanmam büyük bir hayranlık uyandırdı. Birkaç değişik çeşidiyle karşılaşmış olsam da Çin tuvaleti dedikleri şey bizim bildiğiniz alaturka tuvalet. Klozet de var tabi ki. Ben şahsen çocukluk zamanlarımı hatırladım hani evlerde banyada klozet olurdu bir de küçük alaturka tuvalet. İşte Çin şimdi o zamanda J
Bir Çin evinin Türk evinden en büyük farkı yerler. Halı kavramı Çin sınırları içine girmemiş gibi (Sevgili Cem den bu konuda yorum yapmasını bekliyorum) ayrıca koltuk kavramı da oldukça farklı. Bende plaj ya da bahçe mobilyası olduğu hissi uyandıran ahşap koltuklar salonun baş köşesinde tek mobilya olarak yerlerini alıyorlar. Dolayısı ile halısız ve çıplak mindersiz ahşap mobilyalı salona girince kaçınılmaz bir boşluk hissediyorsunuz.
Benim yaşadığım evin sahibi uzak doğu mobilyalarına ve aksesuarlarına çok düşkün. Daha önce Çin’e yaptığı bir çok ziyaretten bir çok ilginç dekoratif obje almış ama bunların hiç birini içine girdiğim Çin’deki evlerde görmedim. Duvarlar genelde beyaz ve ataların sunağı hariç duvarlar genelde çıplak. Evler dekoratif olmaktan çok işlevsel diyebiliriz. Sanırım hem kadın hem de erkek çalıştığı ve evde sadece tek çocuk olduğu için kimse dekorasyonla uğraşmıyor.  
Biraz da yaşam alışkanlıklarından bahsedeyim. Tek çocuk politikasına rağmen bir milyardan insanın yaşadığı Çin tahmin edebileceğiniz gibi gayet büyük bir ülke. Güzel ülkemde bile Karadenizliler ve Güneydoğu Anadolular ne kadar farklı olduğunu hatırlarsak, Çin’in kuzey ve güneyindeki insanların ne kadar farklı olduğu hakkında bir fikrimiz olabilir. Ben en kuzeye gitmedim ama kuzeyden gelenleri gördüm. Bunlar daha uzun, beyaz ve şehirleşmiş Çinliler. Güneydekiler –ki kendi gözümle gördüm- daha yanık tenli, (neredeyse tropik bir bölge sayılır oralar, Aralıkta 20 dereceydi) biraz daha kısa ve daha kırsallar.
Yöresel olarak yemeklerin değişmesi normal ama kurallara uyma düzeyinin değişmesi çok ilginç. Şangay ve Hangzou da trafik kurallarına uyma düzeyi İstanbul’daki kadardı. Uzun yıllar İstanbul’da yaşamış ve minübüs caddesinde bir çok macera yaşamış biri olarak bile Güney Çin’deki (Beihai) trafik beni şoke etti. Hatta diyebilirim ki Suriye trafiğini bile geçerek yeni bir katagori yarattı. Suriye trafiği ‘canım ne isterse o’ anlamına geliyor. Aklıma Halep’teki takside korkudan indirdiğim hatimler geldi birden. Beihai’da trafikten korkmadım, belki alıştım diyeceğim ama kim buna alışabilir bilmiyorum J
Neyse neden bahsettiğimi anlamak için lütfen aşağıdaki kısa videoya bakın. Havanın güzel olduğu güney illerinde motorsiklet, elektrikli skuter, bisiklet, trisiklet vs oldukça popüler. Çocuklar orta okula elektrikli motorsikletlerle gidiyorlar, ben kendim de kullanarak trafik çılgınlığına katkıda bulundum. Motorsikletler bir ya da iki kişilik sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Üç yetişkin ve bir bebek kombinasyonunu motorsiklet üzerinden bir çok defa gördüm, hatta bulursam resmini ekleyeceğim. Buldum ve de ekledim...


3 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben yazıda adı geçen Sevgili Cem.

Muhatap olduğum sorunun cevabı, Lüküs Hayat müzikalinde. "Nikel kübik mobilyalar, duvarda yağlıboyalar." İnsanlarda ev içine yatırım yapma alışkanlığı, zernginleşmeyi takiben yeni başlıyor. Yakın zamana kadar evler devlete aitti. Lojmanlar oturanlara satılmaya başladıktan sonra insanlar evlerine bakmaya başladılar. Güzel alçı sıvalar, taban kaplamaları vb. Şehirlerin girişlerinde mobilyacı siteleri oluşmaya başladı. Duvarlara tablo asmaya başladılar. Resim çerçevesi dükkanındaydım. Dükkan sahibinin anlattığına göre, gavur müşteriler, resmin rengine uygun renkte bir düz, ince çerçeve alıyormuş. Yerliler ise, oyma, kalın, sarı yaldızlı... aman aman!

Güney sıcak olduğu için ince dallardan, bambudan örme hafif, rahat mobilyalar kullanıldığı kanısındayım. Halı konusu ise... Biz de yazları sıcakta halıları dürüp kapı arkasına dikiyoruz. Kuzeyde, yazıda bahsedilen ağır ahşap masa sandalyeleri bulmak mümkün. Bunlar eski usül mobilyalar. Kuzeyin genel kullanımdaki mobilyaları ise sünger veya pamuk üzerine kumaş kaplı mobilyalar. Hatta kışın üzerine kalın pamuktan bir ek mat daha konur.

Halı konusu: Güneyde sıcaktan, kuzeyde tozdan dolayı halı kullanmak pratik değil. Ancak zengin evlerinde ve batı kültürünü bilen veya İKEA'da var diye alan orta sınıf evlerinde süs amaçlı bir küçük kilim veya halı olabilir. Birisi Pekin'e gelir gelmez bilmeden bir halı almış. Sonra tozuyla başa çıkamayıp vereceğini ilan etti. Ben de çingene olduğum için hemen aldım. iki hafta kullandım. Dürüp kaldırdım. Sonra ilk fırsatta başkasına verdim. Ama maalesef o başkası da kullanamadı. İstemiyorum diye direndiysem de zorla bana geri verdi. Ek olarak, kültürel olarak da halı kilim Han kültürüne yabancıdır. Kilim veya halı için Gansu eyaleti yayının batısına geçceğniz.

Han: Çince konuşan, Çin'de çoğunluğu oluşturan milliyet. "çince" kelimesinin Çincesi hanyü'dür. (mesela
"yingilizce" kelimesinin çincesi, yinyü; tuırkıçe'ninki tuırçiyü vb.)

Adsız dedi ki...

Gene ben, Cem,

Trafik konusu: Zenginleşmenin, şehirleşmenin, şehirleşmeyi sağlayan kırsal kesimden şehre göçün ardından, şehrin kurallarının yerine oturması, kuralların benimsenmesi için en az 2 kuşak geçmesi gerekiyor. Şehirde doğan ilk kuşak olan ikinci kuşağın şehir kurallarını hızla benimseyeceği iyimserliğiyle "iki kuşak" diyorum. Aslında Türkiye'de ancak üçüncü kuşak, şehirde yerlere tükürülmeyeceğini, trafikte zart zurt korna çalınmayacağını, yoğun trafikte zırt pırt şerit değiştirince hedefe çabuk varmanın mümkün olmayacağını öğrendi. Çin'in küçük şehirlerinde trafik berbat. Büyük şehirlerde ise adım başı konan kameralardan izleyip ceza yazdıkları için düzenli sayılır.

Büyük şehirlerde trafikteki ana çelişki yayalarla bisikletliler arasındadır. Ben yayayken bisikletlere, bisikletteyken yayalara sövüyorum.

Yayalar için ikinci hayati bilgi: Kavşaklardan karşıya geçerken, trafik ışıklarının anlamı:
Kırmızı: Dikkatli geç.
Yeşil: Daha da dikkatli geç.

Yayalar için üçüncü hayati bilgi:
Kavşaklarda araçlara kırmızı ışık yanarken sağa dönmek serbest. Dolayısıyla karşıya geçerken her an solunuzdan gelen hayvanın biri sizi altına alabilir. Sola, sağa, ileri, hatta her ihtimale karşı yukarı bile iyice bakmadan karşıya geçmeyin. Mümkünse karşıya geçmek için trafik ışıklı kavşakları değil, görüş alanınızı genişletmek için, biraz ilerideki trafik ışıksız düz yolu tercih edin.

Adsız dedi ki...

Ben, şair, M. Sunullah Arısoy,

Yazınızdaki ağır tahrik karşısında kendimi tutamayarak yazmaya karar verdim. Çin sokaklarındaki geleneksel giysili insan oranı, İskoçya'yadaki ekose etek giyen erkek veya İstanbul'daki fesli cepkenli erkek oranında olabilir. Haberlerde çıkar ya ara sıra, gavur şarkıcı bilmemkim gelmiş, "İstanbul'u umduğumdan çok farklı buldum." demiş. Ne umuyordun acaba? Ben de Binbir gece masallarını okuduktan sonra Bağdat'a gittim. Çok şaşırdım. Harun Reşit ölmüş, uçan halı diye bana sattıkları halı uçmuyordu :P

Öte yandan, tarihi kökü olmayan Şanghay gibi şehirlerde tarih aramamak gerekir. Allahın balıkçı köyüydü Şanghay.

Öte yandan-iki: Çektiğiniz alaturka tuvalet taşı fotoğrafı, benim, "Çin'deki her şey, ama, herşey Türkiye'dekinin tersidir." teorimin kanıtlarından biridir. Taştaki delik, arkada değil, önde.