Ey Meraklı Okuyucu,

HOŞGELDİN

31 Aralık 2009 Perşembe

Giden Yılın Ardından

Hep gelen yeni yıla seviniyoruz, gelmesi için günleri hatta dakikaları sayıyoruz. Acaba giden yıla biraz haksızlık yapmıyor muyuz? Gidenin arkasından da biraz olsun üzülmek gerekmez mi? 

Kendi adıma 2009'a teşekkür ediyorum. Sayesinde  büyüdüm, akıllandım, düştüğüm zaman kalkmayı, dost dediğim insanların bazılarının çıkarcı, bazılarının harbi dost olduğunu öğrendim. Gereksiz insanları hayatımdan ayıklayıp yeni insanlarla tanıştım. Beni yoran alışkanlıkları geride bırakıp güzel başlangıçlar yaptım. Hepsinden daha önemlisi kendimin biraz daha farkına vardım.

Velhasıl, 2010'dan ne ummam gerektiğini bilmiyorum ama getirdikleri ve öğrettikleri için 2009'a minnettarım. Kolay bir yıl olmadı: defterin sayfaları hızla ve bazen çok sert kapandı ama kim demiş cennet yolu dikensiz olacak diye? Dikenler battıkça, canın yandıkça, rahat düzeni terk edip ancak kendini zorladıkça birşeyleri başarmak mümkün.

Yola çıkmama on gün kaldı...

9 Ekim 2009 Cuma

Göl-Nehir ve Taş Elif Şafak/Aşk (also in english)


İLK SAYFA
Bir taş nehre düşmeyegörsün,
pek anlaşılmaz etkisi. Hafiften aralanır; dalgalanır suyun yüzeyi.
Belli belirsiz bir tıp sesi çıkar; duyulmaz bile akıntının ortasında,
kaybolur uğultuda. Hepi topu budur olacağı.


Ama bir de göle düşsün aynı
taş… etkisi çok daha kalıcı ve sarsıcı olur. O taş var ya o taş, durgun
suları savurur. Taşın suya değdiği yerde evvela bir halka peyda olur; halka
tomurcuklanır, ol tomurcuk çiçeklenir, açar da açar, katmerlenir. Göz
açıp kapayıncaya kadar, ufacık bir taş ne işler açar başa. Tüm yüzeye
yayılır aksi, bir bakmışsın ki her yeri kaplamış. Çemberler çemberleri
doğurur, tá ki en son çember de kıyıya vurup yok oluncaya dek.

Nehir alışkındır karmaşaya, deli dolu akışa. Zaten çağlamak için
bahane arar ya, hızlı yaşar, çabuk taşar. Atılan taşı içine alır;
benimser, sindirir ve sonra da unutur kolaylıkla. Karışıklık onun
doğasında var, ne de olsa. ha bir eksik ha bir fazla.

Gel gelelim göl hazır değildir böyle aniden dalgalanmaya. Tek bir
taş bile yeter onu altüst etmeye, tá dibinden sarsmaya. Göl taşla
buluştuktan sonra bir daha asla eskisi gibi olmaz, olamaz.
FIRST PAGE
When a rock falls into a river, it has a little effect. The surface of the water slightly opens up and tides away. An unnoticable sound comes, it can not even be heard in the flow, gets lost in the noise. Thats all that there is. 
But it that rock falls into a lake...the effect is much more permenant and dominant. That very same rock splashes the timid water of the lake. At the point where that rock touches the lake a circle/ring gets formed; the ring buds, and the buds flourish, buds and buds, it sprouts. In the blink of an eye a little rock causes so many troubles. The reflection covers all the surface instantly. The circles give birth to circles, until the last circle fades away in the shore.
The river is used to the confusion,to the frantic garboil. It already looks for an excuse to roar, lives in velocity, flows in haste. It absorbs the rock; it adopts, assimilate and the easily forgets. Complexity is in its nature after all. What difference does it make, one more or one less. 
On the other hand the lake is not ready is to fluctuate like this. A single rock is enouh to turn it upside down, to jolt it deeply.  Once the lake meets the rock it is never the same, it can never be the same.

8 Ekim 2009 Perşembe

Aşk Şeriatı-Elif Şafak-Sharia of Love


Sayfa 35  A.Z.Zahara'nın mektubu
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme
Aşk Şeriatı.Yazmaya cesaret edemedim.Dilim lal oldu,kalemimin ucu kör.Kırk
fırın ekmek yemeye yolladım kendimi.Dünyayı dolaştım.İnsanlar tanıdım,hikayeler
topladım.Üzerinden çok bahar geçti.Fırınlarda ekmek kalmadı;ben hala ham,hala
aşkta bir çocuk gibi toy…

‘hamuş’ derdi Mevlana kendine.Yani suskun.Düşündün mü hiç bir şairin
,hem de namı dünyayı sarmış bir şairin,yani işi gücü,varlığı,kimliği ve hatta
soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem
dizeye imza atmış bir insanın,nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini…?
Kainatın da tıpkı bizim gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradan'ın emaneti saklı bir cevher addedip anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri.Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu. Mesneviyi şerhedenlerin çoğu bu ölümsüz eserin "b" harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi "bişrev"dir. Yani "Dinle!" Tesadüf mü dersin ismi "Suskun" olan bir şairin en kıymetli yapıtına "Dinle!" diye başlaması. Sahi sessizlik dinlenebilir mi?
Bu romanda her bölüm aynı sessiz harf ile başlar. "Neden" diye sorma,ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla. Çünkü öyle hakikatler vardır ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı. 
PAGE  35 Letter of A.Z.Zahara
It was a long time ago. A novel fell in to my heart.Sharia of Love. I couldnt dare to write. My tongue is paralysed, tip of my pen is broken. I sent myself "to eat fourty bakers bread" (A turkish proverb in sense of necessity to learn a lot). I traveled around the world. I met people, collected stories. Many springs passed over. There is no bread left in the baker: I am still undone, immature like a child, in love.
Mevlana (Celaleddin Rumi) called himself "Hamuş", meaning "Mute". Have you ever thought how a poet, whose reputation is known all across the world, -whose all life, being, identity and  even the air he breathes is made out of words, who has signed more than sixty thousand fabolous verses- could  name himself "mute"?
The cosmos has a coy heart and a steady heart beat just like us. Over the years whereever I go, I listened to this beat. I listened each person considering that they all are ores with Gods escrow hidden within. I loved listening. The sentences, words and letters... However, what made me write this book was solid silence.
Most of the people who study "Mesnevi" notice that this immortal masterpiece begins with letter "b". The first word is "Bişrev!", meaning "Listen!". Would you consider it a coincidence that a poet who calls himself "Mute" begins his masterpiece with "Listen!". Honestly, can silence be listened to?
In this novel each episode begins with the same letter. Dont ask "why", please. Find the answer yourself. And keep it to yourself. Because there are such veracities in this path, it should be kept secret even when told.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Elif Şafak/AŞK, Şems'in Kuralları-Rules of Şems 8-11-14 and silk

kural 11:
Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara ve sancılara hazır olman gerekir. 
number11:
Midwife (the child birth nurse) knows there will be no birth without pain
or ache otherwise the path in womb will not open for the baby. To create
a fresh new "you" from yourself, you have to be ready for pain and aches.

kural8:
Başına ne gelirse gelsin karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğin olduğunda şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
number8:
Whatevet happes to you, dont be pessimistic. Even all doors are closed,
in the end Lord will open a secret path for you. Even though you can not
see there lies divine gardens beyond narrow passages. Be thankful. Its
easy to be thankful when you receive what you asked for. A sufi is a man
who can thank even his wish doesnt come true.
Kural14:
Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere karşı direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle birlikte aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişelenme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?
number14:
Do not try to resist the changes that God sent you, surrounder   yourself.
 Let the life flow not against you but flow with you.  Do not
worry  saying "my order,my plans are going to shift my life will
be upside down". How can you know that, the down side of your life
will not be better than up side?
Aşk/ipek
İpek de tıpkı aşk gibi. Hem bunca hassas ve nazenin hem sanıldığından daha kuvvetli ve dayanıklı, hatta ateşin. İpekböceği kozadan çıkarken alınteri ile ördüğü ipeği yırtıp parçalar. Bu yüzden çiftçiler ya ipeği seçerler ya da ipek böceğini. İkizini birden koruyamazlar. Çoğu zaman ipeği kurtarmak için ipek böceğinin canını alırlar. Bir tek ipek mendil için bilir misin kaç ipekböceği can verir?
Love/Silk
Silk is just like love. So coy,fragile and yet much stronger and
durable. When silkworm is coming out of its cocoon, it tears apart his
selfmade silk. For this reason the farmer chooses either the silk or
the silkworm. They cant protect both. Most of the time they take the
life of the worm to take his silk. Do you know how many silkworms die
for a silken schal?