Ey Meraklı Okuyucu,

HOŞGELDİN

14 Ocak 2010 Perşembe

Polis, Mango ve Otobüs

Londra'ya gelenler bilir, bu şehrin altında muazzam bir metro ağı vardır. Yerin altında oniki değişik hat, üstünde ise hafif ve normal olmak üzere ik farklı çeşit raylı sistem bulunur.Hiç ıslanmadan ya da üşümeden istediğiniz yere gidersiniz. Bununla beraber ben metroyu kullanmıyorum. Her zaman olduğu gibi bu konuda da ısrarla anormal olan şeyi yapıyorum ve otobüsü kullanıyorum. Şehrin altında ulaşım kolay ama şehrin üstü de vakit alsa da görülmeye değer bir çok güzel şeyle dolu.

Bugün okula gitmem gerekmediği için sevgili arkadaşım Selda ile buluştum. sohbetimiz sırasında kayıt olmak için herhangibir polis istasyonuna değil Borough Caddesindekine gitmem gerektiğini öğrendim. Metro ile on dakika bile sürmeyecek bu yolu gitmem oldukça uzun sürdü zira oraya giden otobüslerin nerden kalktığını sorduğum kimse bilmiyorudu. Sınırsız otobüs kartıma güvenerek o yöne gittiğine inandığım bir otobüse binddim, şöföre yolu sorunca bir aktarmayla denizaşırı ögrenci kayıt merkezine ulaştım.

Kapıdaki Türklere doğru yerde olup olmadığımı sordum, içerdeki kuyruğa katıldım. Yanımda Türkçe konuşan çocuktan adres yazmak için kalem istedim. Sıra bana bir türlü gelmeyince hava almak için dışarı çıktım. Yolun kenarında Turkish Bank buldum. Yanımdaki TLyi pounda çevirdim. Az ileride Tas Restorantı gördüm, mercimek çorbası ve imam bayıldı reklamı dikkatimi çekti. Büroya dönüp sıraya girdiğimde yanımdaki kız birşeyler sordu konuşurken suriyeli olduğunu söyledi. Türk kökenliymiş ama türkçe bilmiyormuş, alışveriş ve eğlence için sürekli İstanbula gidiyormuş. Bilmem bu paragraftaki Türk vurgusunun derinliğini anlayabildiniz mi? Heryerdeyiz!!!

Bir buçukta girdiğim sıradan ancak üç buçukta çıkabildim. Kağıda basmak için çektikleri resimde keş gibi çıkmışım, çok moralim bozuldu ama ne çare. Buraya kadar gelmişken kapanmadan hint marketine gitmeye karar verdim ve tabii ki tahmin edebileceğiniz gibi yine kimse hangi otobüsün oraya gittiğini bilmiyordu. Neyseki otobüs duraklarında süper haritalar ve açıklamalar var. Ben onları incelerken tam yanımda gitmek istediğim yere giden otobüs durdu. Daha da iyisi aynı otobüs evimin olduğu yere kadar gidiyormuş.

Ne adını ne tadını bildiğim sebzelerin arasında gezerken neden lişi göremediğimi düşündüm. Her zamanki gibi muz süper ucuz. Beş mangoyu bir pounda aldım, yaklaşık 3 kilo muz da aynı fiyattı. Türkiye'de asla tazesini bulamayacağımız ama Hint mutfağının vazgeçilmesi olan taze kişnişten de aldım. Bu akşam güzel bir salata yapacağım. Keşke nar ekşisi getirseymişim.

İnsan ne kadar garip ve küçük şeyleri özleyebiliyor. Gelecek ilk valizle isteyeceğim şeylerden ilki bu olacak, sonra uzun saplı bir çanta ve tarhana.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

O taze kişniş'in burdaki adı "xiancai" 《香菜》O TAze kişniş'ten burda kıyıp her şeye koyuyorlar. O taze kişniş'ten burda her Türk nefret ediyor. Bak, söyledim diye tüylerim diken diken oldu.

Adsız dedi ki...

"adsız" benim.
"burası" Pekin.
Cem

Elfhan dedi ki...

yok artıkkk buradan oraya nar eksı ve tarhana getırcegıne orada homemade yaparsın daha kısa surer :D