Ey Meraklı Okuyucu,

HOŞGELDİN

11 Ocak 2010 Pazartesi

Yolculuk part 1

Aramada çıkartmak zorunda kaldığım botlarımın fermuarını bile çekmeden uçağa doğru yürüdüm. Boy ve ağırlık sınırını aştığı için bagaja verdiğim el çantam olmasa bile 8 kilo gelen iç içe geçmiş laptop çantam sağ olsun sağ omzumu kullanılamaz hale getirdi. Uçağa girmeden hemen önce görevlinin şaşkın bakışlarına aldırmadan elimdeki mont, torba, çanta üçlüsünü yere yayıp botlarımı düzlettim. Bir defa uçağa bindikten sonra eğilip doğrulmak çok daha zor oluyor zira.

Koltuğum pencere kenarı business sınıfının 4 sıra arkasında. Bu kadar iyi bir yer bulmamı aylar öncesinden bileti almamamı yoksa dünn gece online check in yaptırmamamı borçlu olduğumu bilmiyorum. Geç kaldığım için yanımdaki yolcuları ağağa kaldırmak zorunda kaldım ki bu bir saat içinde tuvalet molası için kaçınılmaz olarak yeniden tekrarlanacak.

Tam saatinde uçak hazır, kapılar kapandı, motor çalıştı. Dün geceki gibi çok kar var sen nasıl gideceksin endişesel paranoyası (bu yeni bir hastalık :)) tamamen gereksiz çıktı. Gelgelelim bir türlü kalkamadık. Pilot özür dileyerek pist yoğunluğu nedeniyle kalkış için bekleyen uçaklar olduğunu ve bizim de 12.sırada bulunduğumuzu anons etti. Her uçağı 3 dakika beklesek 33 dakika ederdi ancak bizim tekerlerin yerden ayrılması 10:05’i buldu. Bir saat bekledik, ben uyudum, hatta rüya bile gördüm. Sabah 5 buçukta uyanmanın acısını çıkaramasam da gözlerimin yanması geçti en azından.

Yiyecek servisi benimle başladı, business ten bile önce hem de! Bilet alırken vejetaryen yemek istediğimden önce benimkini getirdiler. Özel muameleye bayılıyorum. Yeni yıl, yaş ve ülke açılımında vejetaryen hayatıma yeniden başlayacağım. Eskisi kadar katı olmasa da sebze öncelikli beslenme ve sporla gittiğimden çok daha fit ve gençleşmiş olarak dönmeyi planlıyorum.
Yolculama komitesinde oğuz ve annem vardı. Aslında sürekli uzakta olmama alışkın olan annem bu sefer süre uzun olduğu için biraz tedirgin. Çok duygusala bağlayıp ağlamamak için epey çaba sarf ettik karşılıklı. Sürpriz katılımcılar ise Ersin ve Ali’ydi. Kendilerine buradan tekrar teşekkür ediyorum.

Bulgaristan üzerinden geçiyor rotamız. Şimdi Romanya dolaylarındayız. Altımızdaki şehrin Bükreş olması lazım. Dağların tepelerinde kar var. Vadilerde de kurumuş akarsu izleri görünüyor. Hızla bulutların üstünden uçuyoruz. Şimdi Budapeşte’nin (Bu da peşte, bu da küpeşte- Özce bu tekerleme sana bir şeyler hatırlatmalı :)) üzerindeyiz. Burada bulutlar oldukça hacimsiz. Düz bir ovaya yağan kar gibi görünüyor bulutlar. Lanetli Budapeşte şehrini buradan görmek imkansız.

Daha iki saat yolumuz var ve benim yine tuvaletim geldi. İki bardak sütlü çay ve soda sonrasında dediğim gibi bu kaçınılmaz. (Sanırım bende TBS* var, Amerikan filmlerinin bir klişesini kullanmış olmaktan dolayı berhudarım). Yanımdakilerden birinin de tuvaletinin gelmesini bekleyeceğim bir yarım saat kadar. Şimdilik yol izlenimlerime ara verip yeni romanıma geri döneceğim.

*TBS TinyBladderSyndrome-Küçük mesane sendromu

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Hiç mola vermeden mütemadiyen roman yazan ey ingiltere yolcusu, çok sıkı takipçinim ve öyle de kalacağım..Sürpriz katılımcı da olmayı istemiştim ama acemi şoför 2 saat İstanbul trafiğinde dur kalk yaptı.
Şans hep yanında olsun, yolun açık, gazın bol olsun:) Şimdilik bu kadar.
Ey en meraklı okuyucundan sevgilerle...

Unknown dedi ki...

Teşekkür ederim canım. En kısa zamanda buraya bekliyorum, unutma :)